Yıl 1968; bilgisayarın "elektronik beyin" diye tabir edildiği ve ülkemizde sadece İTÜ Taşkışla binasında bulunduğu cep telefonunun internetin olmadığı genelde haberleşmenin telefon telgraf ve mektupla yapıldığı yıllar. Telefon derken PTT'nin kablolu telefonları vardı da ailemizle görüşebilmek için üniversitede derslere girmek yerine Sirkeci postanesinde sıraya yazılıp saatlerce sıranın gelmesini beklediğimiz bazen paraya kıyıp "acele" yazdırdığımız halde gün boyu beklememize rağmen görüşme imkânı bulamadığımız bir gün sonra tekrar şansımızı denediğimiz yıllar. O yıllarda aciliyeti olmayan durumlarda en ucuz haberleşme mektupla olurdu.
Ben İTÜ Makine Fakültesi Uçak İnşaatı Bölümü'nde öğrenim görürken Ali'de İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve
Edebiyatı bölümünde öğrenci idi. Ali ile kardeş çocuklarıyız. Sohbetimiz boyunca "Bizim Ali" diye hitap edeceğim Ali şiir yazma konusunda çok yetenekli ama bir o kadar da üşengeç idi. Üniversite tahsilimi bitirip Zonguldak'ta ailemin yanına döndüğümde Ali'yi şiir yazmaya teşvik etmek amacıyla ona şiirle bir mektup yazmaya karar verdim. Ali'de mektubuma şiirle cevap verince gerisi çorap söküğü gibi geldi. Dile kolay; tam üç yıl şiirle mektuplaşmıştık bazen hece tarzı bazen serbest. Şimdi keşke diyorum; keşke bu mektupların hepsini saklayabilse idik. Elimizde kalanları Adapazarı'nda bir grup sanatsever arkadaşla çıkardığımız Irmak Kültür Sanat Dergisi'nde yayınlamıştık. Düşündüm; pek örneği olmayan bu şiirle mektuplaşma türünü bir kitap halinde okuyuculara sunsak nasıl olur. Bu düşüncelerle elinizdeki kitabı yayınladık. Şiirlerde geçen "Aziz" Bizim Ali'nin mahlasıdır. Mektuplarda hece şiir bilgisi konusundaki durak ve kafiye hatalarını bağışlamanızı diliyoruz. O tarihlerdeki bilgimiz ancak bu kadardı. Düzeltmek yoluna gitmedik gerçek haliyle siz okurlarımızla paylaşıyoruz.