Yazar roman bittikten sonra kaleme aldığı kısa mektubunda "bir suç hakkında konuşur gibiyim öyle değil mi?" diye soruyor. İçyıkım ve haz inanç ve boşunalık bilgelik ve cambazlık hepsinin aynı anda orada olduğunu söylüyor. İnsan neden iletişim kurmak ister? Romanın buna yanıtı aslında Dil'in kendi sorunsalıdır. Bireyler iletişim kurmak isterken Dil'e çarparlar. 0 kusursuz soyut ancak kusurlarla somutlaşır gövde kazanır. Dil vardır. İyileşmek isteyen hasta da onu iyileştirecek olan doktor da Dil' e mahkumdur. Dilsiz yapamazlar. Sevgililer sevgisizler araştırmacılar düşmanlar yalnızlar ve kalabalıklar... Ama belki bir tek kendimizi çocuk bulduğumuzda bir başkaldırıdan söz edebiliriz. Bu romanda Dil'in psikanalitik antropolojik dilbilimsel yanları tuhaf bir kurgu yoluyla kenetleniyor.
Şiir ve inceleme yazılarından tanıdığımız Önder Otçu' nun bu romanı edebiyat severleri dilsel ve düşünsel yeni bir eşiğe çağırıyor.
"Bütün taşlar ıslandı. Her şey ıslandı. Gençler gittiler.