Felsefe düşünme ile değil ruh haliyle başlar.
"Varlık nedir?" diye soran Heidegger ardından kendisini hiçbir kelimenin giremeyeceği en karanlık noktaya fırlatır sorusunun cevabını orada bekler. Hiçliğe çakıldığında var olmaktan duyduğu kaygı öyle güçlü bir ışığa dönüşür ki tüm saklı kalanları aydınlatır.
Modern insanın problemlerine antikçağın zihniyle yaklaşan Heidegger kutsalların emin olunanların aslında en az bilinenler olduğunu ortaya serer. Ne yapsak içinden çıkamadığımız problemleri hayata dair büyük soruları kendi kendilerini çözümlemeleri ve açığa çıkarmaları için serbest bırakmayı öğretir. Kelimelerle oyun oynar gibi yazdığı eserleriyle sanki açıklamak değil de hatırlatmak isteyen Heidegger başta insan olarak kendimizle ardından ilişki kurduğumuz her şeyle olan bağımızı biz farkına varmadan geri dönülemez biçimde sarsar.