Bu; Şeyh Muhammed b. Abdulvehhâb'a ait "Müfîdu'l Müstefîd fî Küfri Târiki't Tevhîd" (Tevhidi terk edenin küfrü hususunda fayda elde etmek isteyeni faydalandıran) isminde tevhide dair bir risâledir. Şeyh bu risâleyi hicrî 1167 yılında Hureymilâ halkı irtidad ettiği ve âlim olduğunu iddia eden bazıları onların tekfirinde şüphe ettiği zaman kaleme almıştır.
Allah şeyhin rûhunu takdis etsin diğer risâleleri gibi bu risâlenin de başına mukaddime yazacak ya da kendisini övecek birine ihtiyacı yoktur. Okuyucu bu risâlenin sadece sayfalarını çevirse bile onun kalitesine ve bol miktarda ilim içerdiğine şahitlik eder. Hem de bu risâle hayatını resûllerin getirdiği ve kitapların kendisiyle indiği tevhidi açıklamaya Allah (svt)'nın kulları üzerindeki hakkını yani O'na kulluk etmeyi ve ibâdetin bütün çeşitlerini O'na has kılmayı açıklamaya adayan müceddid bir imamın kaleminden çıkmıştır.
Şeyh Muhammed Arap Yarımadası'nın sınırlarının gerek içinde gerekse dışında şirke putperestliğe bidatlere ve hurâfelere karşı her şekilde savaşmış tevhid davetinin karşısında kim durmuşsa hepsiyle cihad etmiş böylece tevhid ve cihadı bir araya getirmiş asrının imamı hâline gelmiştir. Allah subhânehû onun elleriyle beldeleri o zamanda insanların birçoğunun içerisine düştüğü şirkten arındırmış izleri neredeyse kaybolacak olan tevhidi onun vesîlesiyle tecdid etmiştir. Biz kendisine doğru söyleyen doğru sözlü zâtın -Allah'ın salavâtı ve selâmı üzerine olsun- "Allah bu ümmet için her yüz senenin başında onlara dinlerini yenileyecek birini gönderecektir" buyruğunun şeyhi de kapsamına alacağını düşünüyoruz.
Dolayısıyla bu değerli risâleyi günümüzde tekrar basmamız o saf akîdeyi yani Şeyh İbn Abdulvehhâb (rh)'ın üstlendiği kendisine çağırdığı ve kendisi uğrunda savaştığı bu hususlarda ondan sonra necdî davet imamları olan oğullarının ve torunlarının izinden gittiği hâlis tevhid akîdesini yaymamız son derece yerinde olacaktır.