Adı Şıvan Kürtler yıllardanberi onu sazıyla sözüyle tanıyor. O çaldıkça söyledikçe herkes onda kendini görüyor. Şıvan "bir gün söylemesem dilim şişer parmaklarım ağrır" diyor ve ekliyor: "Anamın dili dilimde çözülünce sazı elime alıp söylemeye başlarım anamın dili kalbimden beynime bir çağlayan gibi akıp durur. İşte o zaman hiç bir şey duramaz karşımda." Ses karşısında söz karşısında kim durabilmiş ki? Şıvan'ın sazı halkın dilidir halkın duygularının tercümanıdır dilini tarihini kültürünü sevmektir Şıvan'ı dinlemek. Şıvan söz ve saz bir üçlemedir. "Ben sazın sesine aşıktım. Nerede sazın sesini duysam peşinden koşardım. Bazı zamanlar müzik grupları köylere gelirdi onların sesini duyduğum an kendime hakim olamazdım yerimde duramazdım. Sazın sesi benim için melodi duygu güzellik yaşam ve doğadır; yaşamın renkliliğini ifade eder. Saz çalmaya başladığımda daha çocuktum. Çoğu zaman ben kendim sazımı yapardım" diyor ve sazla ilk buluşmasını şöyle anlatıyor: "Evet sekiz yaşındaydım. Bir gün pekmez eşya konan kaplardan birini boşalttım. Annemin hazırlayıp kuruttuğu bir post ile bir sopa buldum. Annem şehre gitti. Ona dedim ki 'Bana tel getir...' Annem tespih için kullanılan telden getirdi. Oturdum tek başıma kendime bir saz yaptım. Akort ve tonunu ayarlamasını bilmiyordum kendimce iyi bir ayar yaptım. Çok iyi hatırlıyorum. Babam eve geldi. Sekide yüklerin üstündeki sazı gördü. Dedi ki 'Hayırdır? Oğlum çingene mi olacak ne?' Sazı eline alıp alay etti. Annem sazı elinden kapıp 'dokunma' demeseydi ben saz çalamazdım."
Türkiye' de ilk kez ayrıntılı bir Şivan portresi sunuyoruz.