Anadolu'nun en eski ticaret ve liman kentlerinden biri olan Trabzon aynı zamanda Anadolu'nun Kafkasya ve İran coğrafyasına açılan kapısı konumundadır. 19. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Doğu-Batı ticaretinin transit limanı olma özelliği gösteren Trabzon önce Süveyş Kanalı'nın açılması (1869) ardından Batum'un Rusya'nın kontrolüne geçmesi (1878) ile bu konumunu giderek kaybetmeye başlamıştı.
Trabzon'un ticari üs olma özelliğini kaybetmeye başlaması iktisadi açıdan ciddi kayıplar oluşturduğu gibi bölgede demografik ve sosyo-kültürel açıdan da olumsuzluklar yaşanmasına neden olmuştur. Trabzon'u demiryolu ile Erzurum'a bağlamak amacıyla 1880'lerden itibaren başlatılan girişimler hem Doğu Karadeniz'in hem de Doğu Anadolu'nun iktisadi ve sosyal açıdan kurtuluş reçetesi olarak görülmüştü. Osmanlı Hükȗmetlerinin gerek yerli gerekse yabancı mali kaynaklarla yapmayı planladığı Trabzon-Erzurum demiryolu inşa girişimleri II. Meşrutiyet Döneminde ciddi gelişmeler kaydetmiş olmasına rağmen I. Dünya Savaşı'nın başlaması çalışmaları sonuçsuz bırakmıştı. 1916'da Doğu Karadeniz'de yaşanan Rus işgali sırasında Batum'dan Trabzon'a kara ve deniz yoluyla yapılacak askerî sevkiyatta yaşanan sorunların giderilmesi düşüncesi bu kez Trabzon-Batum Demiryolu projesini gündeme getirmişti. 1916 yılı sonlarında inşa çalışmaları başlayan bu proje de Bolşevik Devrim'i nedeniyle tamamlanamamıştı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra yeniden ele alınan Trabzon-Erzurum demiryolu projesi 1924'te bu konuya dair özel bir kanunun kabul edilmesiyle ciddi bir aşama kaydetmiş olmasına rağmen mali kaynak temininde yaşanan zorluklar nedeniyle bir kez daha rafa kalkmıştı.
Elinizdeki bu çalışma yüz yılı aşkın bir süreden beri gündemdeki yerini koruyan ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nin iktisadi kalkınmasının "olmazsa olmazı" konumunda bulunan demiryolunun başka bir ifadeyle "yarım kalmış bir rüya"nın tarihsel öyküsünü ortaya koymaya çalışmıştır.