Kurumlar açısından bakıldığında mobbing olgusu bir insan hakkı ihlalidir. Mobbing 1980'li yıllarda oldukça geniş ve kapsamlı bir boyuta evrilmiştir. Bu nedenle bilimsel ve
popüler bir fenomen olarak ele alınmaktadır. Birçok kurum/kuruluş/kişi ve alanı ilgilendirmektedir. Kurumlarda mobbing olgusu hangi sektör olursa olsun zeki çalışkan
hırslı başarı odaklı itaatkâr alçakgönüllü çekingen içe dönük gelenekçi öz değerlere yönelik endişeleri olan ve korumacı ebeveyn gibi özelliklere sahip olan çok sayıda
mağdurlar üretmektedir. Bu nedenle kurumlar açısından mobbing olgusu yalnızca çalışanların psikolojik ve fiziksel sağlığını olumsuz yönde etkilemekle kalmamakta aynı
zamanda işyeri barışı ve güvenliğini kurum kültürünü ve kurum dinamiklerini negatif yönde etkilemektedir. İş yaşamında mobbing vakalarının görülme sıklığı toplumun
sosyo-ekonomik kültürünü ve ahlaki norm ve değerlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Kurumsal açıdan işyerinde şiddeti veya terörü körükleyen mobbing ile mücadele kimi
zaman bireysel çapta kalırken kimi zaman da toplumsal yolla yapılmaktadır. Dolayısıyla kurumlar veya toplumlar açısından "mobbing suçtur" bilinci içselleştirilmeli mobbing
farkındalık eğitimlerine önem verilmelidir. Bu süreçte devletin özellikle de üniversitelerin etkin katkısı gereklidir. Günümüzde artan göç işsizlik yabancılaşma
özgüven yetersizliği yetersiz liderlik rekabet atamalarda liyakat ve kariyere önem verilmeyişi vb. etkenler mobbing olgusunu besleyen zemin oluşturmaktadır.
Kurumlardaki otoriter örgüt yapısı mobbinge uygun bir ortam hazırlamaktadır. Bu örgütlenme mobbing failinin kendisini saklaması açısından da elverişli bir zemin
oluşturmaktadır. Böylece uzun dönemde psikolojik taciz yönetim biçiminin bir parçası haline gelebilmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı mobbing bireylerin hayatında bazen
kaçınılmaz sonuçlara neden olduğu için insani ahlaki kanuni ve etik olmayan sonuçlara neden olmaktadır.