Kırklareli Dereköy'deki çiftlik evini bir butik otele dönüştüren yazar Zafer İstanbul'da bir türlü "evrilememiş" kendi deyimiyle "tersine doğal seçilim" yaşamış ve sonucunda da İstanbul'dan göçmüştür. "Eğer kalsaydım" der "gittikçe vahşileşen yaşam beni yiyip bitirecekti."
Zafer elindeki yaşamla hissettiklerinin arasındaki büyük çelişkiyi gördükten sonra kurduğu yeni düzende dokuzuncu kitabını yazmaya karar verir.
2020 yazında pandemi nedeniyle bomboş kalan oteline gelen bir kadın onun akıp giden bu sakin hayatını alt üst edecektir. Bu tebessümde hem çılgın bir kalabalık hem de içe dönük yalnız bir kadın vardı. Aynı zamanda bir tehlike ve sadece kendi menfaati için var olan bir şey barınıyordu. Başkaldıran bir şey. Hiçbir şey ona yetmezmiş gibi bir doyumsuzluk. "Burası cennet" dediğinde yaşamdaki erişilemez her şeyi ona yakınlaştıran ve yutan bir güç vardı.
Ancak kendini Ülkü diye tanıtan bu kadını ergenlik yıllarındaki seks dergilerinde Elke adıyla gördüğünden emindir Zafer. "Kafam arı kovanı gibiydi. Nasıl Türkçe öğrendi? Yoksa başından beri Türk müydü? İmkânsız. Peki şimdi ben ona nasıl davranmalıyım? Kendini hatırlayan birine nasıl tepki verir? Onu tanıdığımı söylemeli miyim yoksa saklı mı tutmalıyım?"
Zafer ve Ülkü'nün bir haftalık dostlukları hem büyük sırları ortaya çıkaracak hem de bu ıssız otelin mucizeleri gerçekleştirmeyi başarabildiğini gösterecekti.
Hakan Karahan'ın tek solukta okunan romanı Cennette Bir Hafta göç nedeniyle kalabalıklaşan İstanbul pandemiden dolayı yaklaşan ekonomik kriz kadınlar erkekler aşk seks varoluşsal seçimler ailevi travmalar birey olmak ve ölüm gibi konularda okura yeni pencereler açmayı hedefliyor.