Bugüne değin Ayasofya üzerine birçok eser kaleme alındı. Ama onların tamamı Ayasofya hürriyetine kavuşmadan önce yazılmıştı. O yüzden de hüznün resmigeçit yaptığı bir atmosfer hâkimdi her birine.
Bu kitapta Ayasofya'nın inşa edilişinden bugüne kadar geçen bin beş yüz yıllık tarihine ışık tutuluyor. Bilhassa mabedin manasına yabancılaşmasının hikâyesiyle birlikte fethin sembolü olan caminin yeniden aslî kimliğine kavuşması yolunda atılan adımlara serdengeçtilerin bu uğurda çektikleri çile ve sıkıntılara parmak basılıyor.
Kitabın benzerlerinden en önemli farkı ise yazarın Ayasofya'nın aslına rücû ettiği günü görmüş olması. Zincirlerini kırdığı ana şahitlik etmesi. O yüzden de kitap gam ve kederle değil de sevinç ve sürûrla nihayete eriyor.
Ayrıca kitabın sonunda müellif yüreğindeki sevinç ve coşkuyu Sultanahmet Meydanı'nı dolduran yüz binlerin heyecanına katarak çok güzel bir şekilde tasvir ediyor. Yani gerçekten de çağına şahitlik ediyor.
Öncekilerden farklı olarak mutlu sonla biten bu eserin emsalleri arasında hak ettiği yeri alacağına inanıyoruz.