Şehir planlama hukukuna bugüne kadar ağırlıklı olarak uygulamalar ve Danıştay kararları yön vermiş bulunmaktadır. Ülkemizde bu konuda teori ve pratiği bir arada ortaya koyan herhangi bir eser yazılmamıştır. Planlama; insan toplum belde ve ülkeler bakımından önem arz etmekte ve doğrudan mülkiyet hakkına müdahale içermektedir. Yaşanılan belde ve ortamın insan ve toplum hayatının gelişimi üzerinde önemli derecede etkisi vardır. Bizim amacımız konunun önemini dikkate alarak mümkün olduğunca belli bir metodolojiye tabi kalıp şehir planlama hukukunu teori ve pratikteki uygulamaları esas alarak ortaya koymaktır. Çalışmamızda; planların hazırlanması ve yapılması ile ilgili esaslara yer vermenin yanı sıra şehirleşmeye yönelik temel kuralların da açıklanması amaçlanmıştır. Ayrıca plan tadili ve İmar Kanunu'nun 18. maddesinin uygulanması gibi ciddi derecede belirsizlik içeren konularda mümkün olduğunca uygulamaya yön veren Danıştay kararlarına atıf yapılmıştır.
Diğer yandan Türkiye'de mevzuat gereğince plan yapmaya yetkili birçok kurum mevcut olup çeşitli özel imar planları da yer almaktadır. Aynı şekilde ülkemizin ciddi bir bölümü sit alanı statüsündedir. Bu nedenle koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması ve uygulanması önemli bir yer tutmaktadır. Belirtilen hususlarda da detaylı açıklamalara yer verilmiştir.
Ayrıca son dönemde İmar Kanunu'nda düzenlenen "değer artış payı"na ilişkin uygulamalar henüz şekillenmemiş olup bu konudaki açıklamalara yer verilmiştir.(