Onu tanıdığım zaman anladım evin dört duvar bir çatıdan ibaret olmadığını. Saçları kokusu dokunuşu evim olacak kadar sıcaktı.
İnsan tanır mıydı onun sonunu getirecek diğer yarısını? Görür görmez anlamıştım ben. Tanımıştım bilmiştim. Elimi bile bile ateşe uzatmıştım yanmak için bile olsa...
Bu on yıl içerisinde onunla yollarımız çok kesişti çok ayrıldı. Sandığının aksine hep bir arada değildik. Çünkü o beni görmüyordu. Etrafı o kadar kalabalıktı ki...
Bu rüzgara kapılmayı ne kadar savrulursam savrulayım onun peşinden gitmeyi istiyordum. Neydi beni ben olmaktan çıkaran? Doğrularımdan değerlerimden uzaklaşmama neden olan; sonunun acıdan başka bir şey getirmeyeceği belli olan bu durumu direnmeden kabul etmemin sebebi neydi?
Kalbim beynim onun dışındaki hiçbir olguyu kabul etmiyordu. Kendi mezarımı kazdığımı bilmiyordum...