Bedeni sığırcık kuşları gibi uçuşan ama hiç dağılmayan bir sinek sürüsünden oluşan Sinek Adam... Bahçeleri çiçekleri taşları bile uyutan; Eyfel Kulesi'nin ucunu törpüleyen Uyku adındaki garip yaratık... Yardım isteyen ters dönmüş bir ateş böceği... Vapurdan inen yaşlı kadınların ağzındaki takma dişleri çalıp kaçan hırsızlar... İstanbul Oyuncak Müzesi'ndeki Rüya Kutusu... Öfkelendiğinde yüzü şefi hastalanmış da o gün işe gelmemiş Yurttan Sesler Korosu'nun başıboş nağmelerine benzeyen Malatyalı Yusuf... Elinde yalnızlığını hissetmemek için yaptığı tahta bir güvercin tutan filozof Arhitas.
Bitmedi! Yalnızca kuralların nefes aldığı bir evde çocuğunun farkında bile olmayan duygusuz baba... Süpü adında sinir ağı ören bir örümceği andıran tuhaf bir temizlik hastalığına yakalanmış dili kiralık bir ağza benzeyen anne.
Tek istediği uyumak ve gözlüksüz bir dünyaya uyanabilmek olan küçük Zeynep... Anne babası ona sevgi göstersin diye her şeyini feda etmeye hazır. Zamansız adlı bir apartman ile ilk Türk tangosu Mazi onun belleğinde kapı komşusu.
Ayşe Dündar ilk romanı "Gökbilimcinin Salyangozu" ile açtığı parlak yolda bu kez sözcüklere hayal kurduran bir kız çocuğuyla ilerliyor. Cebine itiş kakışla dolu Sirkeci'yi koyup vapura binen ve gerçekleri kurcalaya kurcalaya insanları birer gerçeküstü varlığa dönüştüren Zeynep ile.
Zaman zaman gotik bir havada ilerleyen zaman zaman fantastik bir maceraya dönüşen "Bir İki Üç Dört Korkmuyorum!" okuyanları hem kalbinden hem de aklından vurmaya hazır.