De Gaulle tarafından söylenen "Sartre Fransa'dır" sözünü "İbrahim Al Jabin Suriye'dir" diye değiştirirsek eminim Al Jabin'in okurlarından hiçbirisi itiraz etmeyecektir. Zira yazar Suriye'de neler olup bittiğini anlamak ve Suriye'nin gerçek ruhuna dokunmak isteyenlerin karşısına çıkacak ilk duraklardan birisi. Suriye'nin kilitli kapılarının anahtarlarını elinde tutan yazarların başında geliyor. Ve bizi şimdiye kadar duyduklarımızın daha doğrusu bize anlatılanların çok ötesinde bir hikâyeye ortak ediyor. İnsana dair tüm halleri gösteriyor bize. İnsanın alçalışını yükselişini ihanetini sadakatini dostluğunu düşmanlığını bencilliğini fedakarlığını... İbrahim Al Jabin'in yazdıklarını okurken yıkıntılar arasındaki insanın varoluşuna dair tüm sebepler ve sonuçlar geçiyor birer birer gözlerimizin önünden. Edebiyatın en önemli konusu da bu değil midir?
Yazar gerçek edebiyatının cesurların işi olduğunu gösteriyor bize aynı zamanda. Belki de unuttuğumuz birşeyi yani dünya edebiyatının mihenk taşı olan eserlerin daima cesareti adeta ikinci bir deri gibi üzerinde taşıyan kimseler tarafından kaleme alındığını hatırlatıyor. Dünyanın en güçlü muhaberat teşkilatlarından birine sadece kalemiyle kafa tutuyor ve Suriye tarihinin karanlık sayfalarından pek çok şaşırtıcı hikâyeyi gün yüzüne çıkarıyor. İbrahim Al Jabin'in Suriye'si ile yüzleşmek için en az onun kadar cesur olmaya ihtiyacımız var okurlar olarak.
AlJamiado... Yani Endülüs Müslümanlarının 15. yüzyılda katliamdan kurtulmak için icat ettikleri gizli dil. İbrahim Al Jabin son romanına Granada'nın 1492 yılında düşüşünden sonra katliama uğrayan ve Hristiyanlığa geçmeye zorlanan insanların hayatta kalmak için Arap alfabesinin bazı harflerini değiştirerek buldukları bu şifreli konuşma biçiminin ismini vererek ne anlatmak istiyor bizlere acaba?
Endülüs Müslümanlarının başına gelenlerle Suriye halkının yaşadıklarının nasıl bir bağlantısı var?
Bu roman Suriye'de yaşanan gerçeklerle yüzleşmek isteyen okurların başucu kitaplarından birisi olacak.