Türkiye'de kadınlar 1934 yılı sonunda seçme ve seçilme hakkını kazandılar. Bu hak Cumhuriyet döneminde eğitim din hukuk ve yaşamın diğer alanlarında yapılan reformların bir parçasıydı. Bu reformlar sayesinde kadınlar eğitimin her düzeyine katılabilme iş yaşamının her alanında yer alabilme sanat ve kültür hayatına katılabilme giyim kuşamda aile yaşamında kişi ve miras hukukunda dini gericiliğin zincirlerini kırabilme imkanlarına kavuştular. Bu doğrulara karşın kadın haklarının iktidarın bir lütfu olduğu Fransa'nın bile önüne geçildiği Türkiye'nin kadınların siyasi haklarını tanıyan ilk ve tek İslam ülkesi olduğu gibi abartılar yanlıştır.
Osmanlı ve Türkiye kadınları İttihat ve Terakki'nin kuruluşundan itibaren kadınların siyasi haklarına yabancı değildi. Partiye ilk kadın üye 1902 yılında yapılmıştı. Kadınların seçim hakkı 1920 yılında bir partinin (TKP) 1921 yılında da bir kadın derneğinin (Ulviye Mevlanların Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti) programında yer almıştı. 1923 Haziran'ında kadınlar İstanbul'da Kadınlar Halk Fırkası'nı kurmuşlardı.
CHP ise genel kanının aksine kadın hakları konusunda çok istekli davranmadı. 1930 yılına kadar kadınların CHF'ye üyelik başvuruları bile reddedildi. Seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda kullanılabilmesi ise 1951 seçimlerini bulmuştur.
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının "verilmesi" Osmanlı'dan gelen Türk Kürt Ermeni Çerkes feminist hareketlerinin sonu oldu. Türkiye'de feminist hareket bu tarihten sonra 40-50 yıl ortada görünemedi.
Kitap kimileri ilk kez gün ışığına çıkarılan Osmanlıca belgeleri de içeren geniş bir arşiv taraması sonucunda elde edilen nesnel bilgiler ışığında titizlikle hazırlanmış bir çalışmadır. Çeşitli boyutlarıyla kadın çalışmalarına önemli katkılar içeren bu kitap resmi tarih açısından da eleştirel yaklaşımlarıyla katkılar sunmaktadır.