Eşref-i mahlukât olarak yaratılan insanoğlu sûfîlerin ifadesiyle dünyaya marifetullaha ulaşmak için gönderilmiştir. Asr-ı saadette son peygamberin rahle-i tedrisinden geçen sahabede bu ideal zirveye ulaşmıştır. Ancak vahiy döneminden uzaklaşıldıkça toplumda dünyaya meyil ve bazı çürümüşlükler baş göstermeye başladı. Bunu gören sûfîler bu duruma karşı tedbir almaya ve bir terbiye metodu geliştirmeye gayret ettiler. Bu meyanda ayet ve hadisleri de geliştirdikleri bu metoda göre yorumlamaya çalıştılar. Aslında ilimler bağımsız bir hüviyet kazandıktan sonra daha ziyade kelamcılar inanca fakihler bedenin zâhiri amellerine sûfîler de bedenin bâtını olan kalbe ait amellere yönelik ayetler üzerinde yorumlarını yoğunlaştırdılar. Elinizdeki kitapta interdisipliner bir metotla sûfîlerin zâhiri amellere taalluk eden ayetleri kendi meşrep ve manevi hallerine göre nasıl yorumladıkları ortaya konmaya çalışılmıştır. Bunun yanında fakihliğiyle ön plana çıkan bazı müfessirlerin de sûfîlerin yorumlarıyla bire bir örtüşen ve yakın olan yorumları da verilerek zâhir ve bâtın âlimlerinin yorumları arasında bir mukayese yapılmıştır.