"Çocuğun uzattığı börek ıspanak kokuyordu. Koltuğuna geçti. Çok lezzetliydi börek. Ispanaklı börek nasıl böyle bir performans sergileyebiliyordu? Sağ gösterip sol vurmuştu. Ispanaklı böreğin kırk yıl olmasa da iki günlük hatırı vardı. Yediği akşamla üç eder. Üst kattakilerin gürültülerini üç akşam sineye çekti. Tatlı bile geldi. Evi yıkıp yeniden yapıyorlardı herhalde. Hiç bitmeyecek gibi gırr pırr vırr... Böyle devam edemezdi ama. Üç akşama eyvallah demişti zaten. Yarın akşam da matkap görevini yapmayı ebediyen terk etmezse çıkıp söyleyecekti."
İronik mizahı ile Aynur Dilber İnsanlığın Delirimi'nde alışkanlıklarımızı kırıp bildiğimiz ne varsa tepetaklak ederek absürd olayların ve atmosferlerin içine çekiyor bizi. Her biri birer başkaldırı niteliğindeki öyküleri ile okurunu içinde yaşadığı toplumun sorgu yargıcına dönüştürüyor. "Başka türlüsü nasıl olurdu?" sorusu izleğinde kurduğu karşıtlıklarla yargıladığımızın kimi zaman aynadaki yansımamız olduğunu bize acı tebessümlerle fark ettiriyor.