Osmanlıların on dördüncü yüzyılın başlarında Anadolu'nun batı ucunda faaliyet gösteren küçük ve etkisiz bir aşiretken nasıl baş döndürücü bir hızla imparatorluğa dönüştüğü uzun yıllardır tarihçilerin dikkatini çekiyor. Bu dönüşümün belki de en önemli itici gücü Osmanlıların merkezîleşmedeki başarısıdır. Orta zamanlara ait bir imparatorluğun bütün özelliklerini uhdesinde barındırarak teşekkül eden Osmanlıların hanedanlık düzeni sözü edilen merkeziyetçiliğin tesis edilmesindeki mühim etmenlerden biridir. Osmanlı'ya dair yapılan neredeyse tüm çalışmalarda hanedanın en tepesindeki padişaha odaklanılmasına rağmen onların oğulları ve şehzadeleri daha ziyade babalarına veya kardeşlerine karşı giriştikleri kanlı mücadeleler açısından dikkate alınmıştır. Ancak hanedanın padişahtan sonraki en önemli karakteri olan şehzadeler ve onların merkezîleşme sürecindeki rolleri kanlı mücadelelerin çok daha ötesinde derin bir konuyu teşkil eder.
Haldun Eroğlu elinizdeki kitapta şehzadelerin bahtsız isyan girişimlerinden ziyade imparatorluk tarihinde oynadıkları idarî rol üzerinde duruyor. Onların doğumlarından ölümlerine ya da tahta çıktıkları ana kadar bütün hayatlarını yönetim görevleri çerçevesinde ele alan yazar dönem kaynaklarını dikkatle inceleyerek bugüne kadar sunulan asi ele avuca sığmaz kendisine has bir meşruiyet tesis etmek isteyen ve başıbozuk şehzade imgesini kırarak onların imparatorluğun siyasi askerî idari ve ekonomik bağlamda padişahtan sonra gelen en önemli yöneticilerinden biri olduklarını ortaya koyuyor. Padişahın Oğulları başlıklı bu çalışma şehzadelerin yönetici olarak imparatorluğun ilk üç yüz yılındaki katkılarını sorgulayarak onların yönetim üzerindeki işlevlerini gün yüzüne çıkarıyor.