"Zayıf yüzüne yerleştirilmiş bitkin ve uykusuz kırmızı gözlerini etrafta bir şey ararcasına gezdiriyordu. Üşüyerek yağan yağmur yüzünden zar zor seçebildiği vitrindeki kitapların isimlerine bakmaya çalışıyordu. Gece ilerlediği için kitapçılar çoktan kapalıydı. Karanlık gittikçe şehri ele geçiriyordu. Giymiş olduğu ince mont soğuk yağmur damlalarının boynundan içeriye süzülmesine engel olamıyordu. Ellerinde titreme kendini göstermeye başlamıştı. Parmak uçlarını hissetmemeye başlarken hızla kafasını sağa sola çevirip gideceği yönü kararlaştırmayı denedi. Bu gece gün doğmadan o kitabı bulmak istiyordu. Ayakkabılarından içeri doluşmuş sular ile ıslanmış ayakları onu son şansı olan eski bir binaya yönlendirdi. Eski ve küçük bir kitapçı daima oradaydı. Arayışının son bulacağı nokta yıllar önce de olduğu gibi bir kez daha burası olmuştu. Satıcının kendi masasının altından çıkarıp verdiği kitabı ellerine aldığında saçlarından kitabın üzerine düşen damlalar eşliğinde üşümesi ve yorgunluğu kaybolmaya başladı. Dışarı çıktığında siyah gökyüzünden inen görünmez damlaların altında ıslanırken tüm o siyahlığın içerisine dudaklarından iki kelime yayıldı: Karanlıkta Monotoni."