Mavi gök altında nefes almaktır yaşamak. Gerçek bir öyküdür hayat. Gerçek kurgu kırbaçlayın şaklar anlatılanla insanların benliğinde insan gerçekleri yurt gerçekleri. Sanatçılar gerçeğin binbir yüzünü görüp yaşarken kendi yaşam kozalarını da örer yalnızlıklarında. Bu ölümle dirimin varlıkla yokluğun çaresizlikle çarenin umutla umutsuzluğun mutlulukla mutsuzluğun sevgiyle nefretin savaşla barışın aşk ve sevginin üzüntüyle sevincin sömürenle sömürülenin acıyla tatlının ebruli rengiyle bezerler yapıtlarını kalabalıklar içinde. Bitmeyen sıkıntılarla örerler kendi sanat kozalarını.
İşte insanoğlu yaşamda bu gerçeklikle zamanda zamanla var olurken hem içindedir zamanın hem de dışında. Yazar insandır. İçinde yaşadığı toplumunda bir parçası olup hayatın katı gerçeklerini sanatla yoğurarak kurgulayıp bambaşka bir gerçeklik yaratır öykülerinde romanlarında şiirlerinde sanatın tüm dallarında... Emek ürünü yaratısını okura sunar kalem armağanı olarak. Yarattığı sanat ürünü sanatçının kimliğinin kişiliğinin de bir parçasıdır. Yazarın kurgusu da yaratısı da yaşamın gerçeğine yaslanır. "Toplumsal gerçeklik" yapıtlarında ışıldar. Yaşamda yalnızlık ve çaresizlik insanlar gibi sanatçının da çevresini sert gerçekler taş duvarlayın kuşatır. Edebiyatçılar sanatçılar kalabalık içinde de yalnızdır. Kendi yalnızlığında üretirler.
Yazar Emine Azboz'un "Kelebeğe Dokunma" adlı klasik öykülerinde okur yaşamın sert yüzlü gerçekleriyle yüzleşir; insan gerçeğiyle yüzleşir öykülerde memleket gerçeklikleriyle yüz yüze gelir iç acıtan.