"Seattle Üniversitesinin ünlü genetik profesörü Türkleri sadece genel kültür seviyesinde tanıyordu. Çalışkan asistanı Seren'in Türk olması da bu konuda ayrı bir ilgiye sebep olmamıştı. On beş asır önce Atilla'nın oğullarının mücadeleyi kaybetmesinden sonra şimdiki Macaristan denen ülkede kalan bir avuç Hun'un başına gelenler değil onu uzman tarihçileri bile ilgilendirmeyen bir konuydu. Fakat profesör hayatındaki en önemli olayı bu Hunlarla ilgili olarak yaşayacaktı. Düşünmesi bile zor ama Türklerin ve Almanların ataları on beş asır önce Tuna boylarındaki yeşil düzlüklerde cedelleşiyordu. Hayatın öğrettiği şey ise iki tarafta da iyi ve kötü insanların bulunduğuydu.
Peki o dönemde bir kadın bu kadar kötülükle nasıl başa çıkabilirdi? 2070'li yıllarda karşımıza nasıl bir İstanbul çıkacaktı? Bilim ve bilgelik bu kitapta ayrılmaz bir ikili olarak kader çizgimizin istikametini takip ediyor."
Prof. Dr. Osman Karatay