Yarası olduğunu bilmeyen bir yaralıdır insan. Neresine dokunsalar kalbi ağrır bu yüzden.
Bütün yaşananlar iyileşmemiş o yarayı işaret eder aslında. İnsanın kaçtığı kabul etmediği ağlayıp geçemediği şeyler görmek istemediği bir yaranın kendini hatırlatmasıdır.
Yara iyileşmek için kendini hatırlatır her zaman.
Bütün düşüşlerde ilk yarası kanar insanın.
Çocukluğa çıkar bütün hikâyeler.
Ey ruhum
Hani Platon yüzleri duvara bakacak şekilde mağaraya zincirlenmiş insanlardan bahsetmişti. İçlerinden biri zincirlerini kırıp mağaranın dışına çıkınca her şeye hayret etmişti. O zamana kadar gördüğü şeylerin bir gölge duyduklarının bir yankıdan ibaret olduğunu anlamıştı.
Ey ruhum içimdeki zincirleri kırmamda bana yardım et.
Karanlıktan çıkıp aydınlığı fark edene kadar yaşamak bir kısır döngüydü. Hep aynı acının tekrarı. Hep aynı terk edişler terk edilişler...
Bitmek bilmez şikâyetler yorgunluk halsizlik içinde üstünkörü tekrarlanan günler...
Aynı sahne aynı oyun ama figürler değişiyordu yalnızca.
Şekil değiştiren ama içeriği aynı kalan o hikâye benim hikâyemdi.