Bektaşilik 13. yüzyılda Hünkâr Hacı Bektaş Veli'nin teşrifiyle Anadolu'nun inanç ikliminde doğmaya başlamış ve günümüze kadar silinmez izler bırakmıştır. Hünkâr'ın Sulucakaraöyük'te uyandırdığı çerağ kısa zaman içerisinde İstanbul ve çevresini de aydınlatmıştır. İstanbul'un fethinden önce başlayan Bektaşi faaliyetleri fetih sonrası kentte birbiri ardına yeni tekkeler açılarak kurumsallaşmıştır. Bir taraftan da Yeniçeriler ve âşık kahvehaneleri yoluyla kent merkezine tesir eden Bektaşilik 1826 yılında büyük bir badire atlatmıştır.1826 yasağı sırasında İstanbul'da yirmiden fazla Bektaşi tekkesi yıktırılıp emval ve eşyası yağmalanırken yedi Bektaşi babası idam edilmiş yüzlerce Bektaşi baba ve dervişleri sürgün edilmiştir.
1826 sonra özellikle Babagân Bektaşiliğin güçlü temsilcilerinden Mahmut Baba Mehmet Ali Hilmi Dedebaba Hafız Baba Necip Baba Münir Baba Hasib Baba Emin Baba Tahir Baba Nafi Baba Nuri Baba Ali Nutki Baba Hüseyin Zeki Baba Yaşar Baba Tevfik Baba Yusuf Fahir Baba ve daha nice Bektaşi erenleri son dönem İstanbul Bektaşiliğinin abidevi şahsiyetleri olmuşlardır. Bu zatlar yasaklı yıllarda Bektaşiliğin devlet ve toplum nezdinde tekrar itibar kazanması için mücadelenin yanı sıra hoş sohbetleri edebiyata musikiye şiire ve sanata düşkünlükleriyle İstanbul'da ilim ve kültürün neşvü nema bulmasına katkı sağlamışlardır. Bu çalışmada başta arşiv belgeleri olmak üzere çok sayıda kaynak ve araştırma eser gözden geçirilerek İstanbul ve çevresinde elliden fazla Bektaşi tekke ve türbesinin tarihi aydınlatılmaktadır.