"Başım açık yalın ayak düştüm Kâbe yollarına..." diye diye Mekke'ye vardık elhamdülillah. Kâbe'yi tavaf edip cennet pınarı zemzem suyundan doya doya içtik. Hac vazifemiz için Arafat'a gitmek için hazırlanıyorduk. Başı göğe değen Mekke dağlarını görünce "Göklerin ve yerlerin anahtarları O'nundur" ayet-i kerimesini sesli okumaya başladım. Beni duyan Melekli çocuklar koşarak yanıma geldiler. Öyle sorular sordular ki neredeyse aklım duracaktı: "Göklerin ve yerlerin de mi anahtarı varmış?" "Bence dünyanın anahtarı dünyanın etrafında dönen kuş şeklinde bir şey olurdu... Yerlerin anahtarı da demirden olurdu sapasağlam..." "Göklerin anahtarı da yıldız şeklinde bulutların içinde saklı olabilir..."
Peki sizce yerlerin ve göklerin anahtarı olsaydı nasıl bir şey olurdu? Gerçek anahtarı merak edenler için... Cevabı bu kitabın sayfalarının birinde saklı!