Mutezile'nin doğuşundan beşinci yüzyılın başına kadar gelen süreçte tartışılan tüm konuları ihtiva eden Muğnî külliyatı aslında sadece Mutezile için değil bütün bir nazarî düşünce için klasik sayılmaktadır. İslam düşünce mirasının derinliğini gözler önüne seren bu külliyat aynı zamanda Mutezile geleneğinin en hacimli klasiği olarak kabul edilir.
Külliyatta müstesna bir yer tutan "Adalet ve Zulüm" adındaki bu cilt Mutezile'nin beş esasından biri olan "adalet" bahsini ele almakta. Kâdî Abdülcebbâr bu ciltte Mutezile'nin adalet ve zulüm hüsün ve kubuh gibi kavramlara olan bakışını teolojik temellere oturtur; Allah'ın fiillerinin neden iyi olduğu neden kötülük içermediği ve O'nun fiillerinin insanların fiillerinden hangi yönleriyle ayrıldığı gibi konuların i'tizâlî gelenek içerisindeki karşılıklarına eğilir. Mutezile'nin diğer ekollerden farklı yanlarına dikkat çekerek onlardan ayrıldığı noktaların da altını çizer.
Bu esere hususiyet kazandıran en temel mesele ise fiillerle ilgili bahistir. Esere göre fiiller övgü veya yergi gerektirmesi yönüyle iyi veya kötü olarak tanımlanır; ahlâki açıdan iyi fiil övgü kötü fiil ise yergi gerektirir. Kâdî Abdülcebbâr insani fiillerden ziyade ilâhî fiillerin adaletli ve zulümden ârî olması meselesi üzerinde durur. Bu anlamda eser Allah'ın eylemleri hakkında Mutezile'nin durduğu noktayı göstermesi açısından önemli bir kaynaktır.