Brezilya Seyahatnamesi bir Osmanlının varlığından o güne kadar haberdar olunmayan bir dünyayı keşfinin ve bu dünyayı yeniden biçimlendirme çabalarının hikâyesidir. Hikâye tam yüz kırk yıl önce iki Osmanlı savaş gemisinin Basra Körfezi'ne giderken fırtınaya yakalanarak Amerika kıtasına Brezilya sahillerine sürüklenmesiyle başlar. Hikâyenin kahramanı Bağdatlı Abdurrahman Efendi bu gemilerden birinin imamıdır. Abdurrahman Efendinin görev yaptığı gemi Rio de Janeiro limanına girince halkın büyük ilgisini çeker. Kitaplarında "yamyam" oldukları yazılan Osmanlıları görmek için akın akın limana gelen halk arasında Afrika kökenli insanlar da vardır. Bu beklenmedik tanışma genel bir şaşkınlık uyandırır. Brezilyalılar Osmanlıların yamyam olmadıklarını örerek şaşırırlar. Osmanlılar bu uzak ülkede Müslümanların da yaşadıklarını öğrendiklerinden hayrete düşerler. Afrika kökenlilerin şaşkınlıkları ise iki kat fazla olmuştur. Çünkü siyahîlere özel bir din saydıkları İslâm'ın Osmanlıların da inancı olduğunu görmüşlerdir. Siyahiler meraklarını gidermek için daha yakından ilgilenirler Osmanlılarla. İlmiye sınıfına özgü giysileriyle dikkat çeken Abdurrahman Efendiye daha da özel bir ilgi gösterirler. Müslüman olarak yaşamalarına izin verilmediğinden Hristiyan gibi görünmek zorunda bırakılan bu insanlar inançlarını yüzyıllar boyunca gizli biçimde sürdürmüşlerdir. Ancak içinde bulundukları şartlar nedeniyle gerçek İslâm'dan uzaklaşmışlardır. Öyle ki kendisini bir Müslüman olarak tanıtan Mağribli bir Yahudi İslâm'ın kurallarını canı istediği gibi değiştirebilmekte ve yine de bu insanları kendisine inandırabilmektedir. İlk görüşmelerinden sonra Abdurrahman Efendinin İslâm konusundaki bilgisini gören siyahîler ondan yanlarında kalarak kendilerine İslâm'ı öğretmesini isterler. Abdurrahman Efendi gemi komutanıyla bir durum değerlendirmesi yaparak bu isteği kabul eder. Gemisinden ayrılarak siyahîlerin arasında yaşamaya başlayan Abdurrahman Efendi burada yıllarca süren kapsamlı bir tecdit çalışması yürütür.