Aşk her insanın karşısına güzelliklerle çıkmaz her zaman toz pembe olmaz. Aşk bazen yıkıntıların arasından çıkar simsiyah görünür ama aynı zamanda o siyahlığa tek bir toz tanesi bile yakışmaz. İşte Elif Yeşim için de aşk tam olarak böyle başlamıştı.
Elif Yeşim kendi hâlinde bir Türkçe öğretmeni iken bir gece yarısı
trafik kazasına karışır. O kaza hayatında bir rüzgâr estirir ve kendini hiç ummadığı bir adamın Yiğit'in hayatının tam ortasına savrulmuş hâlde bulur.
Hiçbir güzelliğe ve mutluluğa inanmayan dünyaya sığmayacak
bir acıyı kalbine sığdıran her geçen gün ölüme adım adım yürüyen bu adam hayatına giren ve bir ışık gibi parlayan kadının aydınlığında bulduğu yaşamla kendi hayatının karanlığını sorgulamaya başlar.
Sorgulanan bir karanlık ve ışık gibi parlayan bir aydınlığın birleşimiyle yıkıntılar arasında doğan bir aşk ip misali Elif ve Yiğit'in ayaklarına dolanacaktır. O saatten sonra ya ayrı düşecekler ve karanlık ışığı yenecekti ya da el ele verecekler ve bir ışık tüm karanlığı aydınlatacaktı.