William Shakespeare'in Koryolanus Trajedisi tiyatro eserinden romanlaştırılmıştır.
Koryolanus Faciası'nın başoyuncusu Markus'un bir yönünü biraz tanıyalım:
Markus vatanına çok hizmet etmiş bir askerdir. Ancak şeref kazanmak kadar kazandığını muhafaza edebilmek de bir meziyettir. İnsan avucuna sığacağı kadar taş toplamalıdır yoksa birini alırken öbürü düşer. Bilinmelidir ki mutluluğun fazlası insanı mağrur eder. Mağrurluk ise muhakemeyi öz eleştiriyi engeller kişi kendine tapar olur. Markus yiğitti. Yiğitlik ona saadet dolu günler getirdi ve kabardı. Hatta savaşta gösterdiği sertliği barışta da kullanmak istedi.
Halk kendisinden korktu nefret etti. Dünyada kovulan ve horlanan tek kişi o değildir. Yüksek dağların eteklerinde tilki uykusuna yatmış niceleri vardır ki hep zirveye baktıklarından gözleri kafalarının üzerine fırlamıştır. O yüzden koltuk pek cazip görünse de çok defa oturana mezar olabiliyor.
Bizim Romalı kumandanımız mızrağı kadar dürüsttür ama insan denilen şu mahlûka karşı da hissizdir. Yani onu hiç tanımamıştır. Ya da ömrü boyunca tüm insanlardan güzel şeyler beklemiş istemiştir. Hiç bilmez ki insanlar bazen bir canavarın bir yılanın ve hatta şeytanın huyundan huy kapabiliyorlar. Savaşta eşit veya benzeri silahlarla dövüşülür. Ama toplum hayatında mücadele farklıdır. Binlerce aykırılık çıkar. Üzerine oynanan oyunlara karşı bence savaştakinden daha kavi zırh giymelidir kişi.