Kürt Kızı'yla nice hayatların ama bize yabancı olmayan hayatların varlığına tanıklık edeceğiz. Mülteci yaşamların sanıldığı kadar renkli ve imrenilir olmadığını romanın çoklu kahramanlarıyla birlikte yaşayacağız.
Toprak'la Su'nun aşkını okurken kendi aşkımızı cesurca sorgulamaktan kaçınmayacağız. Aşkta fedakârlığa sadakate yer olmadığını; doğrularımızın çok da doğrular olmadığını görüp daha yaşanılır çıkardan arınmış vermeyi önceliğine almış aşka dümen kıracağız.
Ve şöyle diyeceğiz:
"İnsan aşk adına nice yanılsamalı aşklar yaşamış meğerse."
Doğru aşk var mı sorusuna da "Mutlak aşk yoktur her dönemin kendine özgü aşkları varmış." yanıtını verip bu aşkları inşa etmenin yaşamanın çabasına gireceğiz.
Kürt Kızı sadece bir aşk romanı bir mülteci romanı değil sorgulama kendimizde kendimizi arama romanıdır da.
Susma susarak yakınlaşma susarak uzaklaşma konuşma konuşarak yakınlaşma konuşarak uzaklaşma romanıdır da aynı zamanda.
İnsanı yaşama tutunduran biraz da korkularıymış dedirtiyor yazar bize yol boyunca.