Bir tarihi olayı tek başına değerlendirmek mümkün değildir. Her olayın mutlaka sosyolojik bir zemini vardır. Yeni yaşanmış bir olayın sebebi mutlaka bir önceki olayın sonucunda gizlidir. Tarihi bir vaka her ne kadar müstakil gibi görünse de bağımsız tek bir halka olarak değerlendirilemez. Zincirin halkaları gibi birbirine kenetlenmiş önceki ve sonrakilerle bağlantılı bir dizi süreçten ibarettir. Bu bapta günümüz olaylarını değerlendirirken mutlaka kökenine inmek ve asıl sebepleri görebilmek lazımdır. Tarih yaşayan ve hiç ölmeyen canlı bir varlıktır. Sürekli olaylar dizisi akışını devam ettirmektedir. Olaylar değişir fakat sebep ve sonuçlar istisnalar dışında aynı istikameti gösterir. Bu konuda merhum Mehmet Akif Ersoy'un şu vurgusu çok önemlidir:
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
İşte bu perspektiften olayları değerlendirdiğimizde Osmanlı'nın sonunu hazırlayan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalamak isteyen sürecin devam ettiğini görüyoruz. Dün Osmanlı'ya karşı takınılan tavır neyse bugün de Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı takınılan tavır aynıdır. Dün ecdadımızın Müslümanların koruyuculuğunu ve şefkat elini hazmedemeyenler bugün yine sahnede boy göstermektedirler. Fakat elbet bir gün bu topraklardan ecdadının genlerini taşıyan biri çıkacak yeniden mazlum milletlerin umudu ve koruyucusu olacaktır.