Sevr ve Lozan Antlaşmaları Türkiye'nin modern tarihindeki iki çok önemli dönüm noktasıdır. Her ikisi de Birinci Dünya Savaşı sonrasında gerçekleşmiş olmakla birlikte sonuçları ve Türkiye üzerindeki etkileri açısından oldukça farklıdır.
Sevr Antlaşması (1920): I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefikler tarafından yenik sayılması üzerine imzalandı. Bu antlaşmayla Osmanlı topraklarının büyük bir bölümünü kaybetti. İstanbul ve çevresi dışındaki hemen hemen tüm topraklarının kontrolünü yitirdi. Anadolu'daki topraklarının büyük bir bölümü Yunanistan İtalya ve Fransa'ya verildi. Doğu Anadolu'da ise bir Ermenistan devleti kurulması öngörüldü. Boğazlar ise uluslararası bir kontrol mekanizmasına bırakıldı. Sevr Antlaşması Türk halkı ve liderleri tarafından ağır bir hezimet olarak kabul edildi ve milli mücadele ruhunun alevlenmesine sebep oldu.
Lozan Antlaşması (1923): Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nı kazanmasının ardından 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan şehrinde imzalandı. Bu antlaşma Sevr Antlaşması'nın tam bir reddi ve yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası arenada kabulünün simgesiydi. Antlaşma Türkiye'nin bugünkü sınırlarını çizdi ve İstanbul ve Boğazlar üzerindeki tam kontrolü Türkiye'ye geri verdi. Ayrıca Türkiye Batı devletlerinin manda ve himaye haklarını reddetti ve tam egemenliğini ilan etti. Lozan Antlaşması Türkiye'nin modern tarihindeki önemli bir başarı ve yeni bir başlangıç olarak kabul edilir.
Bu iki antlaşma arasında belirgin bir zıtlık bulunur. Sevr Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının ve toprak kaybının bir sembolüyken Lozan Türkiye'nin milli egemenliğini ve uluslararası bağımsızlığını simgeler.