Bir entelektüel tarihçi olarak kimin haklı kimin haksız olduğuna dair nihai bir hüküm verme ihtiyacından kurtulmak belki de benim lüksümdür. Ya da (belki de) mizacım nedeniyle felsefi argümanların bir kez ve sonsuza kadar çözüleceğine inanmaya eğilimli olmayabilirim. Bana göre fikirler tarihi uzun zaman önce bitmiş gibi görünmektedir. Davos tartışması kesin cevaplar sunduğu için değil ortaya koyduğu sorular halen zorlayıcı olduğu için felsefi bellekte varlığını sürdürmektedir. Mütevazı umudum bu kitabın okuyucuda Davos tartışmasına yeni bir anlayışla ve (onun) kıta felsefesinin tarihinin geçmişi ve geleceğine olan ilgisini daha derin bir şekilde takdir ederek iz bırakmasıdır.