Demokrasi en yalın haliyle; "milletin ülkesini yönetecek siyasî iradeye bizzat kendisinin karar vermesi ve belli aralıklarla bu kararı gözden geçirmesi" şeklinde ifade edilebilir. Türkiye'nin siyasî tarihi incelendiğinde ise bu tanımın meseleyi temelde özetlediği ancak eksik olduğu görülecektir.
Türkiye'nin demokrasi mücadelesi kazanımlara rağmen uzun yıllar boyunca devam etmiştir. Bu mücadeleyi gerekli kılan sebep ise millet idaresinin farklı vesayet gruplarının etkisiyle tam olarak ülke yönetimine yansıtılamamasıdır.
Elinizde bulunan eserde İdris Kardaş okuyucuyu millet ile vesayet odaklarının kavgasının yaşandığı günlere doğru adeta bir zaman yolculuğuna çıkarmaktadır. Kitabı okurken Bakanların partiler arasında otel odalarında pazarlıklarla nasıl belirlendiğini görecek siyasetin kirli koridorlarında gezineceksiniz. Koalisyon kuran partilerin krizlerle ülkeyi nasıl defalarca batırdıklarını şaşkınlıkla izleyeceksiniz. Manşetler arasında gezinirken Meclis'ten 17 güvenoyu alarak ülkeyi 5 ay yöneten hükümetler görecek askerler önünde imzalanan anlaşmalarla Başbakan atandığına şahit olacak Cumhurbaşkanı adayı olduğu için ölümle tehdit edilenleri ve hukukçu bir Cumhurbaşkanı'nın ülke yönetimine nasıl hukuksuzca müdahale ettiğini göreceksiniz.