Platon ve Aristoteles'in toplumdaki tüm bireylerin kendi alanında yetkinleşmesi
kendi işini yapması birbirlerinin uzmanlık alanlarının sınırlarına
bağlı kalması ve erdemli olması durumunda o toplumda refah ve huzurun
artacağı yönündeki argüman bu tezin merkezinde durmaktadır. Buna eşlik eden
ve tez boyunca savunulan bir diğer iddia bizzat yönetici erkin de kendi alanında
yetkinleşmiş olması diğer uzmanlık alanlarına gereken saygıyı göstermesi ve toplumdan
beklediği erdemli davranış biçimlerini kendisinin sergilemesi gerektiğidir.
Dolayısıyla burada söz konusu olan ve birbirine koşut olarak ilerleyen üç boyut söz
konusudur: bireysel ahlak toplumsal ahlak ve devlet ahlakı. Bu üç boyutun Platon
ve Aristoteles düşüncelerinde bütünüyle açıldığına şahit oluyoruz. Bu türden bir
tanıklık bizi ahlak ve siyaset felsefelerini karşılaştırmalı olarak incelemeye yönlendirdi.
Bu incelemenin arka planında iki peşin kabul bulunmaktadır. Öncelikle söz
konusu felsefelerin tarihsel şartlara karşılık olarak inşa edildiğinin farkındayız. Bu
farkındalıktan ötürü tez boyunca tarihsel bir takım referanslar bizim açımızdan kaçınılmaz
oldu. Diğer taraftan varsaydık ki bu iki filozofun karşılıklı bir ilişki içinde
ifade ettiği ahlak ve devlet felsefeleri şayet modern toplumlarda da etkileri olmaya
devam etseydi ahlakın yukarıda zikrettiğimiz üç şubesinde (bireysel toplumsal ve
siyasi ahlak) söz konusu yozlaşma bu düzeyde olmayabilirdi. Bu iki peşin kabul
doğrultusunda Platon ve Aristoteles'in ahlak ve devlet felsefelerinde şu konulara
özellikle eğildik. Devlet ve ahlakın amacı işlevleri devletin doğası ve yasaları ve
insanın mahiyeti ve erdemleri. Bunu yaparken sistem felsefesinin bu iki büyük isminin
ayrıldığı ve birleştiği hususları gözden kaçırmamaya özen gösterdik.