Beşyüz yılı aşkın bir süredir tarihe dâhil olarak tarih yapan Batı son ikiyüz yılın tarihinde bizatihi sözün sahibi olmuştur. Bugün dünyaya vaziyet eden sistem Batılı zihniyetin oluşturduğu bir sistemdir. Geldiği aşama itibariyle oluşturulan seküler yapının insana söylediği sözde; değere anlama ve hakikate herhangi bir atıf yoktur. Bu da seküler kaosu oluşturmuştur.
Oluşan seküler kaosla birlikte sözün değeri yerini gücün değerine bırakmıştır. Güçlü olanların tanımını yaparak sınırını belirlediği bir hak hukuk ve adalet söz konusu olmuştur. Güç sahiplerinin yaptığı bu tanım ve belirlediği bu sınırlara uyma mecburiyeti yoktur. Uyma mecburiyeti olanlar nesne haline getirilmiş olan güçsüz kesimlerdir. Böylece cari olan düzen tam bir sömürü ve kölelik düzeni olmuştur.
Müslümanlar özgünlüklerini kaybettiler. Özgünlük olmayınca özgürlük de olmuyor. Özgür olmayanın sözü olur mu? Özgür olmayanın söylediği sözler başkalarına ait sözler olacaktır. Özgür olmak insanın tasarruf sahibi olması demektir. Her tasarruf verilmiş bir kararla bağlantılıdır. Yapılan tasarrufların tarihsel manada bir değere sahip olması özgün olmayla doğru orantılıdır. Başkaları tarafından verilen kararlarla ne tarihte olmak ve ne de tarih yapmak mümkün değildir.
Müslümanların içinde bulundukları seküler kaosu aşmaları tevhidi kozmosla olanaklıdır. Tevhidi kozmosla neyi kast etmekteyiz? Felsefik olarak kozmos derken hem evren hem dünya ve hem de insanı söz konusu etmekte bir beis olmaz. Kozmos evren ve dünya için kullanıldığında var olan sistemin ahenkli işleyişi akla gelir. İnsan söz konusu olduğunda ise insanın iç ve dış âlemle olan uyumlu yaşantısı akla gelir. Tevhidi kozmos derken tevhidin esas kabul edildiği uyumlu ve ahenkli işleyiş kast edilmektedir.
Bu kitap benzer temaların ele alındığı müstakil yazılardan oluşmuştur. Daha çok Müslüman öznelliğin sorunları eleştirel bir yaklaşımla irdelenmiştir. Müslüman için tartışmasız referans olan Kur'an perspektifi hususundaki duyarlılığa dikkat çekilmiştir.