Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu hukukun birçok alanına dair sorunlar yaratmıştır. Bu çalışmada söz konusu kanun tarafından yaratılan bazı medeni hukuk sorunlarına odaklanılacaktır.
Kanun taşınırların teminat olarak kullanılması imkanını arttırmayı amaçlamaktadır. Bu kanunun hükümleri yorumlanırken ve boşlukları doldurulurken hukuk düzenimizin temelinde yatan düşüncelere ters düşmeden bu amaca ulaşmanın yolu aranmalıdır. İlk izlenimin aksine Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu'nun bu şekilde anlaşılması kolay olmasa da mümkündür.
Taşınırların teminat olarak kullanılması imkanını arttırmak için belirlilik ilkesinin esnetilmesi gerekmektedir. Bunun sonucu borçlandırıcı işlemin yanında tasarruf işleminin kurucu unsurunu da içeren rehin sözleşmesinde rehin konusu taşınırların belirli olmasının aranmayıp belirlenebilir hale getirilmesinin yeterli olmasıdır. Kanun hükümlerine göre rehin hakkının kurulması için rehinli taşınır siciline tescil şarttır. Rehinli taşınır sicili kamuya açıktır; ancak bu sicili inceleme külfetinin sınırları dardır. Dolayısıyla üçüncü kişilerin iyiniyetinin korunması sonucunda hak kazanmalarının imkanı geniştir. İşletme rehni kurulduktan sonra rehin hakkının kapsamı değişebilmektedir. İlk anda düşünülenin aksine bu yapı hukuk sistemimiz ile bağdaşmaktadır. İşletme rehninin paraya çevrilmesi üzerine sadece rehnin kapsamındaki taşınırlar ve haklar değil işletme faaliyeti kapsamında kurulan sözleşmeler de devralana intikal edecektir.