Süregelen güç mücadelesi ve emperyalist istekler nihayetinde Birinci Dünya Savaşı'nı kaçınılmaz hâle getirmiştir. Savaşla birlikte İngilizler Orta Doğu ve Levant bölgesi başta olmak üzere periferindeki çıkar alanlarını korumaya çalışmış; yerel liderlerin manipüle edilerek bir Arap isyanına hazırlanmasından bölgesel işgallerin ve emperyalist parselasyonların yapılmasına kadar birçok karar almışlardır. Söz konusu kararların alınması ve uygulanması noktasında "sahadaki adamlar" da etkili olmuşlardır. Hatta Londra'nın kararlarına rağmen saha gerçeklerini önceleyerek politikaların belirlenmesinde ve/veya yürütülmesinde aktif sorumluluklar almış ve İngiltere'nin emperyalist yayılmasına destek olmuşlardır.
Sir Ronald Storrs Emir Abdullah'la Mısır'da yaptığı özel görüşmelerinde ayrılıkçı hareketin ilk işaretlerini görmüş; Osmanlı Devleti'ne karşı yıkıcı bir isyanının tasarlanmasında ve teşvik edilmesinde önemli rol oynamıştır. Saha bilgisi Lord Kitchener ve Emir Abdullah ile yakınlığı ve dil yeteneğinin de yardımıyla Şerif Hüseyin-McMahon yazışmalarını yürütmüştür. Hicaz bölgesine giderek Şerif Hüseyin ile bizzat görüşmüş ve Arap İsyanıyla ilgili sahada detaylı gözlemler yapmıştır. Ayrıca Arap Bürosu çalışanlarından T. E. Lawrence'ı da yanına alarak Şerif Hüseyin ve ailesiyle tanışmasını sağlamıştır.
Savaş sonrası dönemde Storrs Londra hükûmeti tarafından yetkilendirilerek sırasıyla Kudüs Askerî Valisi Kıbrıs Sömürge Valisi ve Kuzey Rodezya Sömürge Valisi yapılmıştır. Entelektüel bilgi birikimi ve yöneticilik tecrübesiyle hareket eden ve geç Viktorya dönemi yöneticilerinin karakteristik özelliklerini yansıtan Storrs'un her zaman önceliği İngiltere'nin emperyalist istek ve değerlerini savunmak olmuştur.