"Sınırlara ve kapılara dayanmış olan ürkütücü yabancılar olan mülteciler can korkusundan kaçıp gelen tedirgin edici unsurlar olarak kabul edilmektedirler. Kendi kaygılarından dolayı terk ettikleri yurtlarından ayrılıp gittikleri yerde yeni kaygılar uyandırmaktadırlar. Taşıdıkları kaygı yükü kendilerinden çevrelerine bulaşan lanet gibidir...
Ne bir yere sığabilirler ne de sığınabilirler. "Sığınmacı" olarak anılmış olmaları onları kucaklanan sarılıp korunan birer özne olarak kabul edilmelerine yetmemekte; aksine "sığıntı" sözcüğünün tüm dışlanan anlam yükünü omuzlarına yüklemektedir...