İletişim içinde yaşadığımız toplumda sadece bir bilgi alışveriş süreci değil; aynı zamanda anlam üretimidir. Kişinin belirli bir durumda kiminle etkileşime girdiğine bağlı olarak sürekli değişen kendi "ben"ini inşa etme sürecine katkıda bulunur. Zamanla farklılık gösteren toplumsal anlamların yaratılmasında "güncel" oluşumları betimler. Dolayısıyla bireysel ve toplumsal da olsa dünyaya doğrudan yansıyan anlam değerlerinin inşasında iletişimin bir mihenk taşı olduğu söylenilebilir.
İnsanın anlam değerlerini inşa ederken anlatım yollarından ve biçimlerinden biri olan sanat iletişim ihtiyacı ile doğan ve gelişen bir yaratım süreci şeklinde nitelendirilebilir. Aynı zamanda dışavurumsal bir ifade olarak sanatın estetik kimliğinden farklı olarak zamanla evrensel bir boyut kazanması iletişim aracılığıyla mümkün olabilmiştir. Bu nedenle var olan sanatların biçimsel yapısı ve karakteristik etkileri içinde bulunulan koşulların iletişim ve etkileşiminden bütünlüklü olarak düşünülmelidir.
Sanat insanın iletişim sürecinde akıl ve düşünme yoluyla elde ettiği deneyimlerin pratik ve yaratıcı bir şekilde benimsenip dönüştürülebilmesi olasılığını yansıtmaktadır. Bununla birlikte üslubu ve içeriği ile sanatçının kültür ve yaşam felsefesini de yansıttığından derinlikli anlam ve değer yüklü manevi bir deneyim yaşatır. Dolayısıyla insanlar sanatın yaşamla bütünleşmesinde yaratıcı tasarım ve birbirinden farklı kültürel alışverişler ile birlikte daha derin bir anlayış ve deneyim geliştirebilir.
Küreselleşme sürecinde tüm disiplinler gibi sanatın ve iletişimin de içinde bulundukları çeşitli konjonktürel dalgalanmalardan etkilenmesi elbette ki kaçınılmazdır. Bu durum yaşanan toplumsal değişim süreciyle birlikte sanatta ve iletişimde disiplinlerarası yeni yaklaşımlar ve kavramların geliştirilmesini beraberinde getirmiştir. Böylece her iki disiplin de hareket halindeki birçok dünyanın sığdığı yavaş yavaş içine ilerleyebileceğimiz bir dünya metaforu üzerinde düşünmeye boyutlandırılmıştır.