Bu çalışma dar bir coğrafi saha üzerinde mümkün ölçüde detaylı bir araştırmaya dayanır. Araştırmanın konusu ilk bakışta Ege'nin öte yakasında bir sahil kasabasının unutulmuş yüzyıllarıdır. Fakat Kızılhisar adlı bu kasabanın hikayesi aynı zamanda Seferihisar'ın Sığacık'ın Çeşme'nin Alaçatı'nın hatta Bodrum'un hikayesidir. Bu saydığımız yerler arasında sere serpe adalarla dünyanın en güzel ve en ilginç denizi uzanır. Balkanlar ve Anadolu arasındaki bu havza dünya tarihinin en uzun süreli imparatorluklarının merkezi coğrafyasını oluşturmuş dünya tarihinin en kritik olaylarına sahne olmuştur. Tarihöncesi çağlardan 21. yüzyıla değin dünya tarihinin istisnasız hiçbir dönemi bu bölge dikkate alınmadan yazılamaz. Dolayısıyla bu hikâye aynı zamanda İstanbul'un da sayısız öykülerinden biridir. Balkanlar'dan Anadolu'nun içlerine Kıbrıs'a uzanır.
Çalışmanın ön plandaki konusu Eğriboz adasının güney ucunda bulunan Kızılhisar (Karystos) kasabasının Osmanlı dönemi ve Yunanistan'ın bağımsızlık sürecindeki durumu ile Kızılhisar Türklerinin Anadolu'ya göçüdür. Bugün hafızlarda "Mora'da bir köy" olarak kalan bu kasaba bir zamanlar kaptân-ı derya rütbesinde paşalar yetiştirmiş âlim ve şairlere vatan olmuş bir ilim ve kültür merkeziydi. Dolayısıyla çalışma Osmanlı tarih ve medeniyetinin yanı sıra Türk-Yunan diplomatik ve siyasal ilişkilerinin erken evrelerini de kapsar. Bu odak çerçevesinde uluslararası siyasetten kent tarihine halk kültürüne hatta mutfağa kadar her türlü detay değerlendirmeye alınmıştır. Bu yönüyle çalışmanın iki halkın birbirini ve ortak geçmişlerini daha yakından tanımasına ve anlamasına katkıda bulunacağını umuyoruz.