Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir dünya...
Geçmişte sıkışıp kalmış bir ada...
Unutulmuş bir ev...
Dünyaya baş aşağı bakmayı severdi küçük Tara. Denizde uçarken gökyüzüne düşen kuşlar gökyüzünden denize doğru sıçrayarak yüzen balıklar... Sonuçta insan dünyaya başka bir açıdan baktığında neler görmezdi ki.
Tara çocukluğunun geçtiği bu zamansız adaya ayak bastığı anda geçmişiyle yüz yüze geleceğini biliyordu. Özellikle babasının eve özel misafirler getirdiği o uzak yazın acı tatlı anıları sarmıştı dört bir yanını.
Geçmişin karanlık mağarasında dolaştı çocukluk aşkı Nadir'in öpücüğüyle uyandı genç kadın: Hayat bazen kaybettiğin zaman kazandığın bir oyundu. Ters yüz. Alt üst. Bütün mesele baş aşağı bakabilmekti. Çünkü hiçbir şey göründüğü gibi değildi.
Neslihan Stamboli masalsı anlatımıyla renklendirdiği 21. yüzyılın sonlarına yakın bir gelecekte geçen bu çok katmanlı romanında; genç bir kadının içindeki küçük kızı büyütmesini ustalıkla anlatıyor.
Yakamızı bırakmayan postmodern devler canavarlar ve cadılar yaşantılarımızın kolunu kanadını ve umutlarımızı kırarak tüm anlamları çarpıtabilir ve yaşam kalitemizi tüketebilirler. Ancak daha iyi bir yaşam için kurduğumuz hayallerin özünü hiçbir zaman ortadan kaldıramayacaklardır.