İnsan hakları ile zor silah kullanma veya en genel anlamıyla şiddet ontolojik olarak birbirine uydurulabilen kavramlar değildir. Ancak şiddet araçlarının tekelleşmesi sonucu şiddet kullanma yetkisi devlete "devredildiğinden" beri insan hakları ve devletin zor aygıtları arasında bir sınır mücadelesi süregelmektedir. Bu bağlamda devletin insan hakları sicilini en sahih ortaya koyan alan devletin zor aygıtı olan polisin zor ve silah kullandığı fiillerdir. Yaşama hakkı işkence yasağı gibi en "ilksel" haklara yapılan müdahalelerin ortadan kaldırılması için öncelikle polisin "çıplak" zor gücünün hukuki olarak sınırlarını çizmek gerekir. Çalışmada amaçlanan polisin zor ve silah kullanma yetkisini kullanırken neden olduğu insan hakları ihlallerinin minimize edilmesine yönelik hukuki araçların araştırılmasıdır. Bu araştırma devletin şiddet tekeli ve egemenlik nosyonuna dair kuramsal ve tarihsel bir incelemeyle başlayıp polisin zor ve silah kullanma yetkisinin kapsamı koşulları ve sınırlarını ortaya koyarak nihayet polisin zor ve silah kullanma yetkisine ilişkin fiilleriyle neden olduğu insan hakları ihlalleri karşısında hem polisin hem de devletin sorumluluğunun kapsamının belirlenmesinden oluşmaktadır.