Sanat eserinin tanımlanmasında temel bir ölçüt olarak varlık gösteren estetik yörünge sanatın sadece anlaşılmasına değil nitelik olarak sınırlarının belirlenmesine de yardımcı olmaktadır. Çağdan çağa ve toplumdan topluma değişen estetik değerler bireyin algılama ve yorumlama aşamasında ayrı bir nitelik taşır. Bu niteliğin belirlenmesinde bireysel özelliklerin ortaya çıkmasında ve bütün bunların sonucu olarak bir stil oluşumunda eserin üretildiği çağın tüm dinamikleri etkin bir şekilde bütüne katılan unsurlar olarak dikkat çekmektedir. Orta Çağ boyunca Avrupa toplumlarının sanatında baskın olan Gotik anlayış etkisini yüzlerce yıl sürdürmüştür. Orta Çağ'ın sonlarından itibaren Avrupa toplumlarının düşünce hayatında meydana gelen değişmeler kırılmalar ya da değerlerin yeniden inşası gibi fikri hareketler Yeniden Doğuş anlamına gelen Rönesans'ta sanatsal açıdan geri dönülemeyen yeni üslupların oluşmasına ortam hazırlamıştır. Rönesans sanatına tepki olarak doğduğu söylenen ve Üslup Bozuculuk olarak kavramsallaştıran Maniyerist akım Rönesans sanatının sonlarından itibaren görülmeye başlanan bir dönemin adıdır. İhtişamın Sanat'ı olarak da ifade edilen Barok sanatın tüm alanlarında kendisini göstermiştir. Mimarideki dalgalı hatlar eğilmeler ya da düz bir çizginin varlığını reddeden uygulamalar tasvir sanatlarında da hareketlilik ve devingen bir zaman kesitini yansıtmayı amaçlayan bir kompozisyon şemasına dönüşmüştür. Barok Sanat Kilise'nin yeni anlayışla üretilen sanat eserleri vasıtasıyla Rönesans döneminden itibaren kaybolan otoritesini yeniden kazandırmak ve kitleler üzerindeki hâkimiyetini güçlendirmek adına din adamları tarafından bir güç olarak da uzun yıllar kullanılmıştır. Özellikle kutsal kişiliklerin anlatımında öne çıkan bu yönelim Kutsal Kitap'a dayalı konuların tasvirlerinde daha net görülmektedir. Bu kitap Avrupa tasvir sanatı açısından farklı dönemlere ait eserlerin Panofsky Metodolojisi ölçeğinde incelenmesine odaklanan bir grup çalışmadan oluşmaktadır.