"O kadar şey söyledim. Unutacak değilsin zaten..." Söyleyemediğim gerçeklerin yerine yaptığım kabalıkların canını yaktığını kabullenircesine başını salladı. "Affetme!" diyerek sesli bir nefes verdim. Ardından peşi sıra önüne doğru ilerledim. Hafifçe önünde eğilecek gibi olduğumda sağ eli sol koluma yapıştı. Ne tam diz çökebildim ne de utancımdan doğrulabildim ama yine de talep etmekten geri kalamadım. "Ama her şeye rağmen burada kal be Hevybanû!" Yüzümden buruk bir tebessüm geçti. Gideceğim demişti. Gidene kadar gözüne gözükmeyeceğim... Aylardır gözüme gözükmekten kaçındığı gibi gözlerini de ilelebet benden sürgün eylemişti. Yaşattığı sürgün dayanılmaz olduğu için yeni farkına vardığım gönlümden bile vazgeçip; "Tamam yine görmezden gel beni ama burada aldığın nefesleri hissedeyim" dedim.
Dudağının solu yukarı doğru kıvrıldı. "Seni affettiğim gün..." Ağırca yutkununca kaşlarım çatıldı. "Şehadet haberin bana ulaşsın Alp Aslan!"