Zihninin geliştirdiği sesler arasında sıkışan Eflah Gökay başkalarına kapalı olan bir dünyadan haberler almaya başlar. Kendini tanıyamadığı bir boşluğun içinde bulduğunda yaşamak için katlandığı şartlar altında zor bedeller ödemiştir.
Rüya ve gerçeği ayırt edemeyen bir polis olarak cinayetler arasında şekillenen travmaları zihnini daha da hasta eder. İntiharın eşiğinde iken ortadan kaybolmasıyla başlar hikâyesi. Ölümüne inanmayan arkadaşları onun kayboluşuna işaret eden her şeyi araştırmaya alır. Bu süreçte toprak altında kalan gerçeklerin gün yüzüne çıkmasıyla sinirler gerilir.
Tüm olumsuzluklara inat inandığı değerler üzerinde umut etmeye devam ederler. Cinayetlerin sürümü ile ruhsal hastalıkların dehşeti şiddetlenirken dikkat çeken nokta ise inanç duygusudur. Dinlerine olan bağlılıkları isyana yol açan soruları cevaplayınca kilitler açılır. Bakış açılarını genişleten ve histerik duyguları düzenleyen bir yaşam kaderinden alınacak dersler olur. Üstelik zihinler tüm bilinmezlikleri bulandırırken.