Modern düşüncenin inşasında temel bir araç hâline gelen doğa ve kültür ayrımı bilimlerin iki ayrı alana bölünmesine yol açmakla kalmayıp dünyayı anlama şeklimizi ve diğer varlıklarla olan ilişkilerimizi de derinden etkiliyor.
Philippe Descola çevrelerindeki varlıklarla ilişkilerini farklı şekillerde kuran diğer halklarda böylesi bir ayrımın bulunmadığının önemini vurgularken bu halkların nasıl bizimkinden farklı gerçeklikler yarattıklarını anlamaya çalışan antropolojininse dünyayı doğal ve kültürel olarak ikiye ayıran kendi kozmolojisinin dışına çıkmak konusunda yaşadığı zorlukları gösteriyor.
Doğanın mı kültürü belirlediği yoksa kültürün mü doğanın ne olduğunu belirlediği sorusundan artık kurtulmak gerekiyor. "Doğaya yalnızca onu nesnelleştiren kültürel kodlama düzenekleri aracılığıyla erişebildiğimize şüphe yoktur: estetik formlar bilimsel paradigmalar teknik aracılıklar sınıflandırma sistemleri dinî inançlar..."
Yazar antropolojiyi insanmerkezciliğinden vazgeçmeye davet ederken varlıkların birbirlerine atfettikleri nitelikler dolayısıyla sürdürdükleri ilişkilerin incelendiği doğa ve kültürün ötesinde radikal yeni bir dünya görüşünü savunuyor.