Türkçe'ye ilk kez çevrilen bu eserde savaşın tarihin en karanlık dönemlerinden birinde Kut şehrinin kuşatma ve esaret günlerinde kaleme alındı. Orijinal el yazması olan bu günlükler uzun yıllar boyunca savaştan sonra bir İngiliz tarafından bulundu Mütareke döneminin ardından ansızın gün yüzüne çıktı. Bu hikaye insanlığın en dokunaklı ve etkileyici anlatılarından biri olarak sizlerle buluşuyor. Esaretin zorlayıcı gerçekleri sadece sahadaki mücadele değil aynı zamanda insanın ruhunu ve bakış açısını nasıl şekillendirdiğini gözler önüne serer. Her cephede yaşananların ötesinde bireyin içsel çatışmaları ve umutlarıyla şekillenen bir deneyim olarak öne çıkar.
Mahkumiyetin ağırlığıyla birleşen deneyim kelimeleri seçme ve hikayeyi anlatma özgürlüğünü sınırlar. Her cümlenin her kelimenin yüklü anlamları ve duygusal yankıları vardır. Metindeki her kelime özgünlüğü ve derinliği ile bu zorlu sürecin bir yansımasıdır. Ana karakter duvarların arasında dakikadan dakikaya değişen bir dünyada yol alırken bu deneyimler genellikle tamamlanmamış anıların izini sürer. Okuyucu adeta bir günlüğü karıştırıyormuşçasına kişinin iç dünyasına ve geçmişine göz atma fırsatı bulur. Her Kut'ül Amare savaşı kendi içinde onlarca kitaplık bir hikaye barındırır. Ancak yazar bu alıntıyı özenle seçerek sadece bir olayı değil aynı zamanda macera ve entrikanın iç içe geçtiği bu öyküyü Türk okuyucuların ilgi odağı haline getirme umuduyla satırlara dökmüştür.
"Kut'ül Amare İngiliz Esaret Hikayeleri" savaşın yıkımını ve insanlığın direncini anlatan unutulmaz bir eserdir. Bu kitap geçmişten günümüze uzanan bir yolculukta insan ruhunun en derin ve kırılgan anlarını ustalıkla yansıtır.