12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce Türkiye eğitim sisteminde vatandaşın sahip olduğu haklardan ziyade görev ve sorumluluk temelli bir vatandaş profili çizilir. Askeri yönetim ve devamındaki iktidarlar devlete karşı görev ve sorumlulukla yüklü itaatkâr vatandaş profilini devam ettirmekte kararlı davranırlar. Askeri yönetim döneminde Cumhuriyetin eğitim ideolojisi olan Kemalizm yerine Atatürkçülük kavramının kullanıldığı darbeyi meşrulaştırmada ve sağ-sol çatışmalarına karşılık Atatürkçülüğün temel eğitim politikası olarak ele alındığı Türk İslam sentezi düşüncesinin eğitime yerleştirilmeye çalışıldığı ve 24 Ocak 1980'de alınan piyasa yönelimli kararların eğitimde yer edinmeye başladığı anlaşılmaktadır.
Dünyadaki liberal uygulamalar ile beraber uluslararası kuruluşların Türkiye'deki eğitimin liberal politikalar doğrultusunda şekillenmesi konusunda etkin oldukları ve çeşitli projelerle projelerin içeriğini belirlemedeki rolleri ile ön plana çıktıkları görülmektedir.