Anadolu'nun upuzun yollarına ve uçurumlarına saçılmış olan paramparça bir vazonun kırıklarını sonsuz bir sabırla yeniden birleştircek olan Arkeolog bu parçalardan her birinin değerini çok iyi bilir.
Bu parçalar onun için bir bütünün öğelerinden başka bir şey değildir. Aynı zamanda bu parçaların her biri kesintiye uğramış bir tarihten ve çoğu sönüp gitmiş yaşam kıvılcımlarından arta kalmış bir bütündür.
Her yazgı tektir ama aynı zamanda bu sağ kalanın yazgısı ve bir kıyım içinde birbirinden kopmayışın tekil sunuşudur. Bu yazgı felaketin büyüklüğünü açığa vurmak ve gidenlerin 'bizi unutmayın! diyen son çığlığını nesilden nesile iletmek için bir dalganın fırtına sonrası kum üzerinde bıraktığı enkazdan biridir.