Bir İngiliz kadınının eşinin görevi gereği sekiz yıl boyunca birçok bölgede doğulu kadınlar arasındaki ikameti ve yaşantısı. Eşi kilise tarafından bir tıp misyoneri olarak seçilip doğuya gönderilen yazar sekiz yıl boyunca İran ve Türkiye'de yaşadıklarını tamamen tarafsız ve kendi gözlemlerine dayanarak okuyucularıyla paylaşmaktadır. Bu süre zarfında hayatları bir peçenin ardında geçen oldukça geniş ve samimi bir arkadaş çevresine sahip olan yazar bu vesile ile onların güvenlerini kazanarak gerçekte ne yaşadıklarını ne düşündüklerini öğrenme fırsatı bulur. Seyahatin ilk bölümü İran'da İsfahan'a ulaşmalarıyla başlar. Burada da bir süre kaldıktan sonra Kerman'a gitmek üzere yola çıkarlar. Kısaca bölgenin tarihine değinen yazar şehrin adeta dilenciler tarafından istila edildiğinden bahseder. İran'ın iklim yapısına sanayisinde önemli yere sahip olan halı ve şal dokumacılığına pirinç işçiliğine tarım ve tütün yetiştiriciliğine bayramlardan sosyal yaşantıya kadınlardan ve kadın haklarından İran'da bulunan diğer mezheplere kadar birçok konuda oldukça detaylı anlatımlara yer verir. Bir süre Kuzey Irak'ta da yaşayan yazar bu topraklarda farklı dinlere ait topluluklardan olan Müslümanların Hristiyanların Nasturilerin Arapların Kürtlerin Yahudilerin ve Yezidilerin aile yaşantılarından nüfus dağılımlarına inanışlarından hayat görüşlerinde ve daha birçok konuda ayrıntılı bilgiler sunar. Bu kitabın 1900'lerin başında yazıldığı düşünüldüğünde eğlenceli ilginç bir eserdir ve birçok yönden güncelliğini koruyor. Bununla birlikte sömürgeci bir bakış açısına sahiptir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda kitap bu bölgelerdeki çeşitli sosyoekonomik sınıflardan kadınların yaşamlarına dair büyük bir içgörü sağlamaktadır. Yazarın bu (Müslüman) kadınlara yönelik Batılı/Hıristiyan kaygısı küçümsemesi nedeniyle sarsıcı olabilir ancak yine de yazarın dünya görüşünü göz önünde bulundurmak gerekir.
Türkçe'ye ilk kez çıkarılan bu eserde Türkiye ve Türkiye'de yaşayan halklar hakkında da hakkında da yazılan bir çok sayfa vardır.