Taşı toprağı altın diyerek İstanbul'a göç eden Molla Hasan ve ailesinin yedi tepeli şehirde kayboluşunun öyküsüdür bu kitap. Artık sormamız gereken soru şu: Terk edilen yalnızca köylerimiz ekip biçtiğimiz topraklarımız mıydı? Yoksa sürülere çobanlığı bırakıp bir anda şehrin büyülü ve dolambaçlı yollarında kendini ararken köksüz ve kimliksiz kalan serseri tinerci diye korktuğumuz gençlerimiz mi? İnsan mı bozuldu şehirler mi bize insanlığımızı unutturdu? Cevabı bulmak isteyen aynaya bakar gibi bakar kendine içinde olan biteni görmek için.